Biden yönetimi, başa geldiği ilk andan itibaren Trump'ın müttefiklerle anlaşamama sorununa çare üretemedi.
Üretemediği gibi; Afganistandan apar topar çıkışıyla ülkeyi Talibanın eline bıraktı. Bu ABD ile iş birliği yaparak ülkeye giren diğer NATO kuvvetlerine bir hakaret niteliğindeydi. Harcanan milyarlarca dolar para, dökülen müttefik asker kanı ve o kadar acı boşa gitmiş gibiydi.
ABD ile iş birliği yaparak bölgeye giren Türkiye ise resmen yüz üstü bırakılmıştı; ülkelerin konsoloslukları birerer birer Afgan topraklarından giderken yaşanan insani dramda unutulmuş değil.
Sonrasında Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan sınır geriliminde, resmen savaşı ister gibi davranarak Rusya'nın üzerine gidildi. Pentagon her gün "Rusya, Ukrayna'ya her an saldırabilir." uyarıları vermeye başladı. Ve sonunda beklenen oldu, Ukrayna'ya işgal başlamıştı. Biden yönetimi ise blöfflerinin tutmadığını anlayarak ne yapabiliriz diye masaya oturdu. Ambargolar masadaydı; tüm batı müttefikleri Rusya'yı dünya ekonomisinden silmek için ambargolarını devreye sokarken, Avrupalı süper güç Almanya ikna edilemedi. Avrupa Birliği enerji krizi kaygısıyla yaptırımlarda gecikti, müttefiklik ruhu zarar gördü.
Sonucunda savaş devam etti, Ukrayna direnmeyi başarabildi. ABD sadece silah yardımıyla yetindi, Almanya ise şaka yapar gibi 5 bin askeri miğfer ile Ukrayna'ya destek verdi.
Zelenski, Almanya Dışişleri Bakanının Ukrayna ziyaretinde görüşmeyi reddetti. Batı, Covid pandemisinden itibaren görülen iç çekişmelere yeniden sahne oluyordu. Ambargolar Putin'i korkutmuyordu, güçlü altın ve döviz rezervine güvenen Putin, savaşı finanse etmeyi sürdürdü.
Biden yönetimi açık bir şekilde şunu unutmuştu; gerilimden itibaren yükselen gaz ve petrol fiyatları dev ihracatçı Rusya'nın ekonomisini besleyecekti. Fakat Amerikalılar, akaryakıtın galonuna 7 dolar ödemeye başladıktan sonra Biden yönetimi hiç olmadığı kadar sorgulandı. Ve Biden açık bir şekilde halkını Rusya ile mücadelede ikna edemedi. Çünkü ne Amerika eski Amerikaydı, ne Avrupa eski Avrupaydı.